1 Ekim 2021 Cuma

BÜYÜMEK

Ankara’da üniversite okuduğum yıllardı. Bir hafta sonunda arkadaşlarla sirk izlemeye gidiyorduk. Kalabalık otobüste, ayakta zor dururken, konu nerden geldi bilemiyorum ama ölüme geldi. O zamana kadar hiç kayıp yaşamamış ben, babaannem ve dedemi düşünerek "Dayanamam yokluklarına" demiştim.

Bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra dedem hastaneye kaldırıldı. Merakla her gün arıyor, dedemin durumunu soruyordum. Annemler iyi diyorlardı. Hafta sonunda zaten memlekete gidip dedemi göreceğim diye düşünürken, annem çarşamba günü istersen erken gel dedi.

-Neden bir şey mi oldu?
- Yok olmadı ama sen yine de erken gel özledik.

O an boğazıma ilk yumru düştü ama konduramadım. Yol boyu kalbim adrenalin pompalıyor, beynim yok saçmalama diyordu.

Beni terminalden almaya babam ve halamın oğlu geldi. Normal koşullarda ben servisle eve geçerdim. Bu da kalbime bir sızı daha düşürdü.

-Dedem nasıl?
-iyi

O "iyi" çok farklı bir tonda söylemiş bir "iyi" idi. Babamla kuzenim, kendi sessizliklerine gömülürken ben, düşünmemeye çalıştığım düşüncelerin bombardımanına tutuluyordum. Kabul etmek istemesem de boğazıma bir yumru daha oturuyordu.

Babannemlerin eve geldik. Soramadım neden diye. Hastaya dedem ondandır dedim. Evin önü ayakkabı doluydu. Bir yumru daha... 

Bakıyorum herkes konuşuyor. Yok Esra diyorum öyle olsa herkes konuşur mu? İyi de bu insanlar neden burada?

Önüme yemek koydular. Yutamıyorum. Soracağım. Soramıyorum. Baba diyeceğim, diyemiyorum. Anne diyeceğim, diyemiyorum.

Yanımda babam, O da masada. O da yiyor ama sanki zor yutuyor. O arada uzak bir tanıdık “başın saolsun amca” dedi babama. O an sadece “Anne” diyebildim. Az önce boğazıma takılanların hepsi aynı anda çıkmak istiyor çıkamıyordu. Sanki bir an nefesim kesilmişti de nefes alamıyordum. Gözüm kararıyor ayakta duramıyordum. Babannemin kucağına onun tesellilerine sığınıyor, ben ağladıkça daha çok ağlayan annemle ağlıyorduk. Ağladıkça çıktı gitti o yumrular.

Sonra anladım ki insanoğlu dayanamam dediği şeylere dayanıyor.

Bir kaç yıl sonra babaannemi de kaybettim. Sonrasında amcalarım.

Her biri öyle bir acı bıraktı ki, artık o sirke giderken dayanamam diyen Esra yoktu. Her şeye dayanırdı bu insan. Ve her dayandığı şey hayatın ne olduğunu gösterirdi. Büyümek meğerse hayatı anlamaktı.
Sanki oradalar evlerindeler şimdi. Yine bayram sabahları o kalabalık içinde gideceğiz ve babannem "Karakızım" diye sevecek beni... Dedemin elini öpeceğim. Birlikte belgesel izleyeceğiz.
Daha küçükken olduğu gibi serçe parmağından tutturup büfeye götürecek. O serçe parmağının verdiği güvenle yürüyeceğim. Ve dedem yumurta pişirsin dediğim de "tükürüyorum o yüzden seviyorsunuz" diye güldürecek bizi. Biz yine de “Dedem yapsın yumurtayı” tutturacağız.

Küçükken istediğimiz gibi , büyüyoruz işte… Ve anlıyoruz ki çocuk kalmak en güzeli imiş…




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çaba ve Umut Üzerine

 Kendini bulmak, biraz da akışına bırakmak mı bazı şeyleri? İlerlemek istiyorum, adım atmak istiyorum ama bu adımlarıma kimse yardım etmesin...